1 Aralık 2017 Cuma

Takım Ol, Sıkıntılı Olma



Dün gece maç başladığı vakit acaba diyen herkes maç sonunda vay canına diyordu. İlk çeyrek başlar başlamaz maça iyi girdi Fenerbahçe Doğuş fakat Baskonia daha ilk çeyrekte Euroleague Şampiyonu filan dinlemem ben diyerek Fenerbahçe’nin üzerine yüklendi. İlk çeyrekte yenilen 25 sayı kesinlikle Fenerbahçe’yi yansıtmıyordu. Baskonia 4/6 3 sayılık atış ile çizginin gerisinden Fenerbahçe’nin savunmasını darmadağın etti. İlk çeyrek adına en güzel şey ise Ahmet Düverioğlu’nun oyun performansı idi. Attığı 6 sayı ve savunmadaki başarılı hamleleri ile göz doldurdu genç uzun. Uzun demişken Jason Thompson’a değinmeden olmaz, gidişat iyi değil, oynadığı oyunun pek de bir önemi yok fakat Koç Obradovic’in onu oyun planlarında çok arkalarda gördüğünü anlamak için çok derin basketbol bilgisine sahip olmaya gerek yok. Hâlâ umuyor ve bekliyorum bir atak yapmasını ama zaman daralıyor ve saat tik-tak ediyor Jason Thompson için.

İkinci çeyrek ile beraber değişmeli savunmaya geçen Fenerbahçe kontrolü ele aldı ve James Nunnally ve Jan Vesely ikilisi ile öne geçmeyi başardı. 2/4 3 sayılık atış ve kalan tüm sayıların da pota altında gelmesi Fenerbahçe hücumu adına güzel, 0/4 3 sayılık ise Baskonia adına kötü istatistiklerdi. 3. ve 4. çeyreklerde ise Fenerbahçe oyunu elinde tutarak farkın kapanmasına müsaade etmeden maçı beklenenden çok daha kolay bir şekilde tamamladı.

Bu maçta en çok göze çarpan istatistik Wanamaker, Sloukas, Nunnally üçlüsünün aldığı 12 ribaund olsa gerek hele bir de Gigi Datome’nin 5 ribaundu eklenince ilk haftalarda yaşanan ribaund meselesi sanki dün akşam yok gibi idi. Bir diğer güzel istatistik değeri ise 23 asiste karşılık 11 top kaybı ile oynamış olmamız. Bugüne kadarki maçlarda top kayıpları can yakıyordu fakat dün gece özellikle 2. çeyrekte hiç top kaybı olmadan çeyreği tamamlamak Fenerbahçe adına güzel bir istatistik oldu. Sloukas’ın 6 asisti normal karşılanır fakat Jan Vesely’nin 6 asist yapmasına ne demeli? Vesely bu sene çok farklı zaten, takımın abisi rolünü istiyor ve bunun için çalışıyor. Sinirlerine hâkim olması lâzım ki oyunda kaldığı süre boyunca rakibine poster çektirme fırsatı tanısın. Melih’in aldığı dakikalarda hiç sırıtmadan oynaması beni mutlu ederken kullandığı şutlar sonrasında Obradovic’in hiç kızmamış olması da bir o kadar güzel. Demek ki Melih koçun aklında var ve onu hep kullanacak. Darısı Sinan Güler’in başına diyelim. Bobby yavaş bir şekilde adapte olmaya çalışıyor yeniden Euroleague’e ama işi kolay değil, henüz sertlik olarak hazır değil keza hız olarak da eskisi gibi olmadığı görülüyor. Bobby bu, benim ona güvenim tam, çalışıp çok daha iyi olacağına eminim.

7 maçtır kaybediyordu Baskonia deplasmanında Fenerbahçe, artık buna dur deme zamanı gelmiş ve çoktan geçmişti, senelerdir o sahada farklı mağlubiyetler almış olan takım dün akşam seyirci baskısına ve hakemlerin seyirci etkisi altında olmasına aldırmadan oyununu oynayarak kazanmayı bildi. Pota altındaki zaaf bu maçlık da Ahmet ile kapandı ama kafalarda soru işareti olan Jason Thompson için dün akşamki maç hiç de iyi olmadı. Koç’un bir planı elbet var fakat biz seyredenler hafiften bu konuda endişe emareleri göstermeye başladık zira hepimiz biliyoruz ki iyi bir pota altı olmayan takım Euroleague’i zor kazanır.

Haftaya Barcelona deplasmanında olacağız, zor maç ama her maç olduğu gibi konu Fenerbahçe Doğuş olunca karşı takım değil bizim ne yaptığımız. Biz oyunumuzu oynarsak bu ligde yenemeyeceğimiz takım yok. Barcelona ise mutlaka bizi yenerek seyircisine mesaj vermek isteyecektir.


Sevgiler,

3 Kasım 2017 Cuma

Ev'in Gerçek Sahibi




Fenerbahçe Doğuş evinde bambaşka, gerçek ev sahibi gibi oynuyor. Rakipleri Ülker Sports Arena’ya gelirken çekiniyor, seyircinin de dokunuşları ile takım bambaşka bir enerji ile oynuyor iç sahada.

Zadar Cup ardından dediğim gibi Vesely takımın liderliğini istiyor, Obradovic takımlarının lideri savunmadan çıkar ve dün Vesely dün bunun bilincinde oynadı. Gerçekten can siperane bir oyun sahaya koyan Vesely maçı 12 sayı, 5 ribaunt ve 4 asist ile tamamladı. Belki rakamlar çok muazzam durmuyor ama oyun içindeki savunma direnci harikaydı. Benim adıma dün akşamın en iyi oyuncusu idi. İlk yarı adam değişmeli savunmamız başarılı olmuş olsa bile, verdiğimiz 11 hücum ribaundu koç Obradovic’i sinirlendirmiş olsa gerek ki ikinci yarıya koç savunmayı değiştirerek başladı. Bu değişime rağmen 11 tanesi ilk yarı olmak üzere toplam verdiğimiz 13 hücum ribaundu Valencia’nın sürekli maç içerisinde kalmasını sağladı. Bu sene ribaunt problemini çok yaşıyoruz fakat bunun salt sebebi uzunlar değil. Havuz tabir edilen faul çizgisi-3 sayı çizgisi civarına düşen topları toplayamamak çok büyük sıkıntı yaratıyor ve adam değişmeli savunmada yeni gelen oyuncular savunma yaparken sonra almaları gereken ribaunt olduğunu unutuveriyorlar. Kalinic ve Dixon, dönüşleri ile bu açığı kapatmaya aday oyuncular. Gecede beğendiğim bir diğer oyuncu James Nunnally oldu. İlk yarı şut bile denemeyen oyuncu, üçüncü çeyrek adeta sazı eline aldı ve oyunu domine etti. Sadece ikinci yarı performansı ile 13 sayı 4 ribauntluk bir katkı ile maçı tamamladı. Gigi Datome’de gecenin bir diğer iyi oyuncusu  idi, tek eksiği savunmada yaptığı gereksiz fauller, pozisyon icabı olmadan çok faul yapıyor ve bu hem onun süresini kısıtlıyor hem de takımın hücum tarafında oyun zekamız eksik kalıyor. Bogdanovic ve Udoh’un olmadığı bu yeni düzende Gigi mutlaka oyunda daha fazla kalabilecek kadar akıllı oynamalı. 16 sayı 2 ribaunt 2 asistlik performans gayet tatmin edici fakat oyunda sadece 21 dakika kalması yeterli değil. İlk çeyreklerde alınan faullere son vermeli Gigi.

Dün akşam ki maçta Jason Thompson bir türlü oyuna giremedi, yalnız bu maçta tepeye çıkışları ve oyuncuları karşılayışları nispeten daha iyi idi, yaptığı bir blok var ki ardından attığımız fastbreak ile oyunun momentumunu ele geçirdik. Orta mesafe şutunun olması hücumda onu ciddi bir silah haline getiriyor ama görüntü onun pek içerilere girmekten haz etmediği yönünde. Halbuki ikili oyunda Kostas’ın ona verdiği harika pası smaç ile tamamladığında kendisi de halinden bayağı memnun idi.

Akşam daha çok görmeyi beklediğim bazı şeyler vardı, mesela Wannamaker’dan daha fazla topsuz kat, mesela Melli’den daha fazla oyun kurması, mesela Guduric’ten daha fazla özgüven gibi. Ama bunlar için zaman gerekli.

Bu arada rakip takımda yaşlı kurt San Emeterio güzel bir oyun sergilerken imkansıza yakın şutları sokarak takımını oyunda tuttu. Erick Green ise akşam sahaya çıkmayı unutmuştu, Obradovic’in ona hazırlık yaptığı çok belli idi. Sürekli ikili sıkıştırmalar ile bunaltıp oyuna girmemesini sağladı bazen Guduric bazen de James Nunnally, Erick Green savunmasında iyi iş çıkardılar ve bu iki oyuncunun savuna istekliliği sayesinde Koç Obradovic'in planı çok başarılı oldu. Ayrıca Dubljevic’in de sırtı dönük oyunlar ile pota altını domine ettiğini iyi bilen koç aynı şekilde onunda içeride topla buluşmasını engellemek adına oyun kurucular ile senkronunu kesmesini iyi becerdi.

Bir eleştiride seyircilere, çok sönük ve enerjisizdiler ve bu enerjisizlik takıma da yansıdı. Geçen sene kazanılan kupa takımda rehavete dönüşmüştü ve takım bunu üzerinden yavaş yavaş atmaya başladı, umarım yakın zamanda seyirci içinde aynısı gerçekleşir.

Sevgiler,

Jacko NAMET

13 Ekim 2017 Cuma

Başladık



Sonun F4 olmasını dilediğimiz bir Euroleague sezonuna başladık. Pek umduğumuz bir başlangıç olmasa da basketbol sahnesinde perde denmiş olması hepimizin içini mutluluk ile doldurdu.

Gelelim dün akşam ki maça, fena başlamamış olsak da maçın başından itibaren Jason Thompson’un aldığı fauller can sıkmaya başlamıştı onun yanına birde Melli’nin faulleri eklenince görev Ahmet’e kaldı ki bence oynadığı süre içerisinde vermesi gereken katkıyı verdi. Alamadığımız savunma ribandları bizi perişan etti maç boyunca. Rakip tam 16 hücum ribaundu aldı ki benim son zamanlarda gördüğüm en yüksek rakam. Biz 51 hücum yaparken Malaga 67 hücum yaptı. Aradaki fark zaten maçın kaybedilme sebebi. Bu arada 5/27 3 sayılık atan bir takıma maç kaybetmek üzüntü verici. Bu yüzde ile atan takıma karşı lay lay lom bir galibiyet almamız gerekirdi. Kostas direksiyonda idi ama 30 dakika üzeri oynadığı için 4ncü periyot başında fazla yorgun geldi ve bu yüzden maçta 13 top kaybı gibi yüksek bir top kaybı ile oynadık. Özellikle savunma setlerinde bir çok oyuncu nerede duracağın bilmez halde sağa sola bakarken kameraya yakalandı ki bu kadar yeni oyuncunun böyle bir şey yaşaması gayet normal. Beklentimin çok altında 3 sayılık atış kullandık, tüm maç boyu kullanılan 16 3 sayılık atış ve 8 isabete rağmen dış atış sayımız yeterli değildi bence.
Melli’nin oyuna adaptasyonu o kadar azdı ki bir ara koşucu gibi ileri geri gidip geliyordu sadece. Hiç bir set de ne oynadığını kendi bile bilmiyordu. Brad Wannamaker benim beklediğimden iyi başlangıç yaptı. En önemlisi tüm maç boyu sadece 7 top kullanmasına rağmen oyuna küsmeden 6 assist yapması. Fakat bir oyun kurucu gibi oynamadığından sorumluluk genelde Kostas’ın ellerinde idi. Kostas 15 sayı 7 assist 5 ribaund gibi iyi bir istatistik ile oynamasına rağmen kullandığı son topu sokamaması onun adına bir şanssızlık idi.

Takım olarak ilk maçta göze çarpan en büyük eksiklik ribaundlarda idi, ve azıcık basketbol oynamış herkes bilir ribaundun konstantrasyon işi olduğunu. Koç maçın ardından söyledi zaten “ geçen sene geçen senede kaldı”, koç söyledi söylemesine ama oyuncular sahada pek o havada değildi. Henüz takım olma yolunun çok başındalar, buna rağmen 67 sayı atılan bir maçta 20 assist yapılmış olması iyi bir sinyal. Hücum her zaman öğrenmesi kolay tarafı bence basketbolun, zaman isteyen kısım savunma ve bu zamanı var takımın. Taşlar yerine oturduğunda, sakatlar döndüğünde, setler öğrenildiğinde bambaşka bir takım seyredeceğiz mutlaka.

Pek tabii ki maç topu elimize gelmiş iken maçı kazansaydık harika olurdu ama bu bizim canınız sağolsun dememize engel değil.

Sevgiler,

Jacko NAMET

25 Eylül 2017 Pazartesi

Zadar Cup 2017 ( Yeni Sezon Hayırlı Olsun)



Zadar Cup gayet güzel bir organizasyon olmuş, katılan takımlar ve yapılan ciddi maçlar gerçekten sezon öncesi hazırlığı için “ daha iyisi olmazdı” dedirtiyor insana.
Gelelim Fenerbahçe’ye. Kimisi sonradan, kimisi önceden Milli takımdan dönen, kimisi yeni sözleşme yapmış, kimisi ilk defa yurtdışında oynuyor. Ama felsefe pek fazla değişmiyor, iyi bir oyuncu topluluğu olmuş Fenerbahçe. Herkes merak ediyordur yenileri, ufaktan fikirlerimi aşağıya sıraladım,

Jason Thompson : Hızlı başladı hazırlık kampına, belli ki takıma erken katılmak yaramış. Hücum gücü gayet yüksek bir oyuncu, takımı için oynamayı seven bir karakter gibi ilk intiba. Hücumda çeşitliliği yüksek, ribaund isteği üst düzey ve bu bizim adımıza çok önemli. Savunması için bir şey söylemek gereksiz henüz zira daha setleri filan yeterince çalışmamıştır. 1 sene Çin’de geçirmek bazı NBA alışkanlıklarını atmasına yardım etmiş, Avrupa basketboluna adaptasyonu sanılandan hızlı olacaktır. Post-up(sırtı dönük) oyunu olması güzel bir şey hele ki orta-uzun mesafe şutu olması harika. Beklediğimden daha komple bir oyuncu gördüm ve çok mutlu oldum.

Nicolo Melli : Milli Takım dan dönüşü geç olduğundan henüz tam bir adaptasyon görmedim işin doğrusu. Üzerine çizilmiş hücum seti henüz yok ama ileride olacaktır ve biz seyrederken çok keyif alacağız orası kesin. Basketbolu çok iyi biliyor, her istatistikte iddaalı bir oyuncu. İyi ribaundcu, iyi şutör, iyi pasör. Ayrıca savunma yapmayı seviyor. 4 numarada Bjelica sonrası eksiğimizi kapatmaya en yakın oyuncu. Bizim forma ile görmek beni çok mutlu etti.

Sinan Güler : Biliyorum herkes Milli maçlar sırasında “acaba” dedi Sinan için ama ben çok rahatım. Basketbol karakteri çok yüksek bir oyuncu. Zaten Zadar Cup’ta da bunu gösterdi. Büyük kailte, büyük tecrube, büyük özgüven. Bir çok yerde kullanacağız Sinan’ı ama eski takımında ki rolü unutun, bizde dişlinin harika bir parçası olacak eminim. Kene gibi yapıştığı savunması ve korkusuz penetreleriyle hepimizi mutlu edecek.

Marco Guduric : Sırplar finale kalınca kampa katılması gecikti. Hiç acele etmeyeceğim bu oyuncu için. Kumaşı iyi, şut mekaniği harika, karar mekanizması henüz oturmamış, bu eksiği tamamlamak için olabilecek en iyi Koç’un elinde. Savunma yönü gelişirse ve doğru şutları sokarsa çok can yakacak bir oyuncu. Herkes bir yanılgı ile Bogi yerine alındığını sanıyor fakat bence alakası yok, bambaşka bir bir görev için alındı ve takıma faydalı olacaktır.

Brad Wannamaker : Çok kritik bir transfer. İki ucu keskin bıçak. Ver eline topu olmayacak maçı aldırır, ver eline topu olmayacak maçı kaybettirir. Koç Obra bütün bunları hesaplamıştır. Oyuncu mental olarak çok kuvvetli ama benim için asla bir Bobby değil. En büyük ve şaşalı transferimiz gibi gözükse bile ben kafamda bir soru işarei koyuyorum. Birebir oynayacak oyuncu eksiğimizi dolduracağı kesin, istediği zaman iyi de savunma yapıyor. Yalnız Daçka’da seyrederken de aynısını düşünüyordum hep bir kahramlık sevdası var. Geldiği takımın kim olduğunu anlayıp ona göre doğru yerde sorumluluk aldığı anda süper star seviyesine atlayabilir. Bir de bu turnuvada Bobby yoktu ve çok fazla vakit buldu, hafiften benchte oturmaya alışması gerekecek. Takıma yeni katıldığından negatif bir şey demiyorum henüz, bir setleri ezberlesin bakalım sonra yorum yazarız yine. Takım oyuncusuna dönüşebilirse bizim adımıza muazzam bir transfer olacak. Sayı yapmaya çok odaklı ama bence zaman içinde oynamak kadar oynatmaktan da zevk alacaktır.

Gelelim elde tuttuğumuz oyunculara;

Kostas Sloukas : Bu yıl onun yılı olması muhtemel. Takımın kralı benim havasına giriyor ki bu benim için çok önemli. Assist yapmayı sayı atmaktan daha fazla seven oyuncu bulmak kolay değil, Kostas bu açıdan bulunmaz hint kumaşı. Bu sene çok ümitliyim ondan.

Gigi Datome : 3 numaraya dönüşü ile beraber skor yükünde çok daha etkin olacak. Savunmada 4 numara iken boğuşmaları neticesinde yoruluyordu geçen yıl, Melli’nin gelişi skorer Gigi’yi geri döndürecek ve bu benim için harika. Avrupa kıtasının en temiz şutörlerinden birisi ve oyun sahasına kattığı zeka üst düzey. Seviyorum bu İtalyan’ı hem de çok.

Jan Vesely : bu turnuvada daha bir olgunlaşmış gördüm hoşuma gitti doğrusu. Abi olmaya başladı ve nerde ne yapması gerektiğini daha iyi seçiyor sanki. Savunma da tek işini blok olmadığına ikna olmuş gibi duruyor. Hücumda ise topu havaya atın bir şekilde çembere Vesely sokar. Orta mesafe şutu eklemek istiyor hücumuna, geçen sene başladı buna çalışmaya bakalım bu sene göreceğiz ne kadar ilerlediğini. En büyük zaafı faul atışları ona da çalıştığı gözden kaçmıyor.

Ahmet Düverioğlu :  Yüreğine hep güveniyorum bu çocuğun, bakmayın size yaşı büyük gibi dursa da henüz 24 yaşında. Ekpe ile çalışmak iyi gelmiş ona. Bariz bir gelişme gösteriyor. Blok takibi çok iyi, hücum ribaundu takibi gayet iyi. Perdelemeleri çok geliştirmiş, perde sonrası poposunu çıkarma işini Ekpe’den öğrenmiş ki bu çok önemli. Bence bu sene süre alacak uzunları yedeklemek için. Çalıştığı belli, 1-2 sene daha böyle çalışırsa çok değerli bir uzun olur Avrupa için.

Melih Mahmutoğlu : Milli Takım’da ki öz güven geri dönünce yarı yarıya düşmüş bu da koçun ona biçtiği rol ile alakalı. Şutunun yanına azar azar birebir oyun eklemesi saygı duyulacak bir şey. Benim açımdan kadroda olması muhtemel ama alacağı süre çok az olabilir.

Egehan Arna : Büyük YAZIK. Aldığı süreleri hiç değerlendiremedi, koca bir yaz kendine bir şey katmamış, fizik olarak gelişmemiş. Önünde 1-2 senesi kaldı sonra Obra’da vaz geçer ondan. Yerli oyuncuların en büyük problemi bu, kendilerini hiç geliştirmeye çalışmıyorlar. Fiziken ek anteranman yapmak sanırım zor geliyor ve fizikleri gelişmediği için teknik bir yere kadar yetiyor. Çalışsın ki bir yere gelsin ama geçen sene ki pozitif bakışımı azıcık kaybettim ona karşı.

James Nunnaly, Bobby Dixon, Nikola Kalinic için bir şey diyemiyorum bu turnuvada yoktular. 3-5 maç daha seyredip yorum yapmak daha doğru olur.

Sezon başlamadı, 3 maç seyredip enyin ne olacağını bilmek kolay değil tabii, ben sadece ilk izlenimlerimi paylaşmak istedim. Yolun sonu Belgrad tabii ki. Unutmayın “We Have Obra, They Don’t”

Sevgiyle Kalın,


Jacko NAMET

8 Eylül 2017 Cuma

Euro Basket 2017 Milli Takım


Turnuva öncesi yazmak istiyordum aslında ama bir türlü vakit bulamadım kısmet bugüneymiş. Etrafta herkesin Basketbol Milli Takımı için ne kadar olumlu yazdığını ve konuştuğunu görüyorum ve yüzüm az da olsa gülüyor ülke basketbolu adına. Ergin Ataman gibi bir egodan kurtulup, gerçek basketbol adamı Ufuk Sarıca’ ya emanet edilen Milli Takım bir kez daha herkesin takımı olmayı başardı. Turnuvayı seyretmeye Milli Takım adına “sıfır” beklenti ile başladım, halen de beklentim değişmedi. Bir üst turda karşısına çıkacağımız İspanya karşısında pek şansımız olduğunu düşünmeyenlerdenim. Sevindirici tek şey görüyorum Milli Takım oyuncularında o da takımdaşlık, onun dışında basketbol adına pek de fazla bir şey üretemiyoruz.

Ülke olarak 1 tane PG yetiştirememiş olmamız ne kadar acı değil mi. Orhun’lardan, Levent Topsakal’lardan, önce Ender Aslan’lara, Barış Ermiş’lere ve şimdi de Kenan Sipahi’ye. Maalesef bu çöküşün sorumlusu yine oyuncular. Bakın Cedi,Furkan gibi oyunculara ve kendilerine nasıl yatırım yaptıklarına, bakın Melih’e kendi kuvvetli yönünü nasıl ayakta tuttuğuna, peki Sevgili Kenan kardeşimiz seneler evvel Obradovic gibi bir üstadın eline gelip bu şansı kaybettiğine göre suçu sınırsız yabancı da değil oyuncunun kendisinde aramak lazım. 1 numara oynuyorsan en az 1 şeyi çok iyi 1 şeyi iyi diğer herşeyi de ortalama yapman lazım. Kenan ne oyun kuruyor, ne sayı atıyor, ne assist yapıyor, ne penetre edip savunmayı dağıtıyor, azıcık savunması iyi hepsi bu. Bence acilen yapılması gereken PG üretimi için Litvanya ve Yunanistan’a bir ekip yollanıp bu çocukların 10 yaşından itibaren nasıl eğitildiğinin öğrenilmesidir. Basketbol her zaman 1 numarası iyi olanın favori olduğu bir spor dalı bizde acilen bunu yapmamız lazım yoksa devşire devşire bu iş olmaz.

Milli maçlarda koç açısından iyi olan şey takım motivasyonu, fakat taktisyenlik olarak koç Ufuk Sarıca beklentimi hiç karşılamadı. Oynan oyunlar çok basitçe 1e1 oyuna dayalı, ver topu Cedi’ye, Melih’e yada Semih’e bak bakalım ne oynayacaklar. Savunma da hakkını yemeyelim iyi oynuyor takım ama savunma oyuncu gayretine de bağlı olan bir şey ve bu turnuvada şimdilik en iyi olduğumuz konu gayret. Uzunlarımız deseniz 1 tanesi 6 aydır resmi maç yapmamış Semih, diğeri ise üzerinden heyecanı atamamış pivot özellikleri sınırlı Sertaç. Ha birde NBA yapmış ama kendi bile neden olduğunu anlayamamış Furkan var ki ben halen şaşkınlık ile seyrediyorum onu.

Önümüzde ki yıllarda yapılması gereken şeyler ise bu takımı Cedi ve Furkan üzerine kurmak. Ligimize baktığımızda alttan gelen iyi Pivot ve Guard görünmüyor, yani bu demektir ki her iki pozisyondan şu anda 14-15 yaş gurubundan 6-8 tane hedef oyuncu belirlenip onları 4-5 sene iyi eğitirsek. Cedi ve Furkan 25-26 larına geldiklerine yanlarına eklenecek 1 PG ve 1 Pivot ile takım oluşturma şansımız var. Melih gibi, Barış gibi,Sinan gibi oyuncular her zaman tamamlayıcı parçalar olarak mevcut olacaktır ama madem ki Cedi ve Furkan gibi süper  star potansiyeli olan oyuncumuz var bunların etrafına iyi bir takım kurulursa 2023 dünya kupası hedeflenip orada ilk 5 e girip olimpiyatlara katılma hedefini kendimize koyabiliriz. Evet çok uzun vade gibi duruyor ama elimizde olmayan oyuncuları mutlaka tamamlamamız lazım.

Nüfusu 2 milyon olan Letonya idi dün akşam ki rakip, takımlarında 1 adet NBA süperstarı(Porzingis), 1 adet iyi NBA oyuncusu (Davis Bertans),  2 adet üst düzey EL oyuncusu (Dairis Bertans, Janis Strelnieks) barındırıyor. Bizim takımda ise Cedi ve Sinan dışında takımlarında süre alan oyuncu bile yok. Suçu yabancılara atmak kolay, bence en büyük suçlu Türk basketbol oyuncularıdır.
Obradovic ne der her zaman “ben oynatacağım oyuncunun pasaportuna bakmam”, en doğrusu da bu, Türk oyuncular ne zaman ki karar verip adam gibi çalışacaklar o zaman başarıda gelecek.

Evet mücadeleyi sevdim bende bu takımda ama kusura bakmayın yalnız mücadele yetmez, bunun yanına başarıda gerekir.

Sevgiyle Kalın,


Jacko NAMET